Bu bir sivil çatışma tehdidi mi Bahçeli Bey?

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ortak paydada buluştular. İkisi de “Kimse yeni bir Gezi’ye heves etmesin, karşılarında bizi bulurlar” diyor.

Bu bir sivil çatışma tehdidi mi Bahçeli Bey?

Mehmet Y. Yılmaz / Analiz - T24.com.tr

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli ile BBP Genel Başkanı Mustafa Destici ortak paydada buluştular.
İkisi de “Kimse yeni bir Gezi’ye heves etmesin, karşılarında bizi bulurlar” diyor.
“Karşılarında bizi bulurlar” derken 'şahsen' kendilerinden söz etmiyorlar tabii.
Bu “Adamlarımızı üstünüze salarız” anlamına geliyor.
Baktığınız yerden bunu bir 'tehdit' olarak da algılayabilirsiniz, 'uyarı' da.
Ancak hangisi olursa olsun, siviller arasında bir 'çatışma' için çıkarılmış davetiyedir bu.
Gezi protestoları çok özel bir durumdan kaynaklandı, başladı ve bitti.
Bundan sonra bir benzeri tabii tekrarlanamaz.
Tekrarlanamayacak olmasının nedeni sizin bunu istemiyor oluşunuz değil, toplumsal dinamiklerdir.
Ancak unutmayalım ki vatandaşların meydanlara, sokaklara çıkıp, beğenmedikleri konuları protesto etme özgürlükleri Anayasa ile teminat altında.
Anayasa’nın da üstünde olduğunu bizzat Anayasa’nın yazdığı Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi de bu hakkı teminat altına alıyor.
Yani şimdi Anayasal haklara sahip olduğunu zannedecek birileri, meydanlarda bir şeyleri protesto etmek isterlerse, bu iki beyin tosuncuklarını karşılarında bulacaklar demek ki!
Bu tiplerin ellerinde çiçekler taşımayacaklarını geçmiş anılarımızdan biliyoruz.
12 Eylül öncesinden tanıdığımız hareketler bunlar.
CIA-MİT operasyonuyla, ülkenin bir askeri darbeye hazırlanması sürecinde çok işe yaramışlardı.
Sokaklarda, meydanlarda iki taraftan gençleri karşı karşıya getiren provokasyonlarla Türkiye adım adım askeri darbeye götürülmüş; darbe, ABD’ye "Bizim çocuklar iktidarı ele aldı” diye haber verilmişti.
12 Eylül’den sonra “Bizi provokatif eylemlerde kullandılar” diyen 'Doğu’nun Başbuğu' Yılma Durak’ı, Bahçeli Bey hatırlıyor mu acaba?
Demek ki ortalığı karıştırmak, vatandaşları birbirine kırdırmak için hâlâ kullanışlı durumdalar, onu hizmete sunmaya hazır olduklarını birilerine duyuruyorlar.
Bu beylere hatırlatmak isterim ki Anayasal haklarını kullananlara karşı böyle para militer güçler kullanılarak uygulanacak şiddet, şiddeti doğuruyor.
Türkiye’nin yeniden 12 Eylül öncesi günlerine dönmesini mi istiyorsunuz?
Bu kez kendinizi kime kullandıracaksınız acaba?
Sizin bu sözlerinizi okuyunca, karanlık köşelerde ellerini ovuşturup, öbür taraftaki kullanışlı tiplerin listesini hazırlamaya başlayanları da görür gibiyim.
Ne yapmak istiyorsunuz?
Türkiye’yi sokaklarında sivillerin sivilleri vurduğu, öldürüp, yaraladığı günlere döndürmek mi amacınız?

***

Bahçeli şaşar, arşiv unutmaz

Devlet Bahçeli, Türkiye’yi bir sivil çatışmasına sürüklemeye yol açabilecek bu tehdit/uyarıyı neden yaptı?
Tahmin etmek zor değil.
Recep Tayyip Erdoğan ile kurduğu ittifakı güçlendirmek istiyor.
Erdoğan’a “Bana güven, ben seni korurum” anlamına gelecek mesajlar veriyor.
Erdoğan, Bahçeli’nin yönteminin bütün ülke için bir felaket olacağını anlayabilir mi, iktidarda kalma hırsıyla bu çağrının nelere yol açabileceğini görebilir mi?
Bunu bilemiyorum.
Sadece Bahçeli’nin kendi işine geldiğinde virajları çok sert alabileceğine dikkatini çekmek isterim.
Bakın Gezi protestoları için o tarihte ne söylemişti, buyurun Sayın Erdoğan, birlikte okuyalım:

“Çevre hassasiyetinin tetiklediği, yeşili ve doğayı koruma kararlılığının uyandırdığı kişisel özgürlük arayışları, kimlik ve kişilik izharları elbette değerli, elbette muteber bir insani tutumdur.
Hükümetin baskı, eziyet ve zorbalıklarına; her şeyi belirleme ve tayin etme saplantılarına; kimseyi dinlemeyen, anlamayan ve aldırmayan anti demokratik sapmalarına Taksim Gezi Parkı’ndan iyi bir cevap verilmiştir.
Demokratik haklarını masumane vasıtalarla savunmak amacıyla meydanları dolduranlar, düşüncelerini bu yolla duyuranlar, hepsinden önemlisi de otoriter mizaç ve simalara karşı duranlar, gerekli mesajlarını vermişlerdir.”

Gezi Parkı protestoları, 2013

Gezi Parkı protestoları, 2013

Bahçeli o gün siyaseten işine böyle geldiği için bunları söylemişti.
Bugün siyasetin işine gelen ise dün savurduğu tehdit.
Üç gün sonra Bahçeli’nin işine ne gelecek, bu kez aynı konuda ne söyleyecek, bunu inanın kendisinin bile bilebildiğinden emin değilim.
Devlet Bahçeli bu. Dedim ya virajları sert dönmeye alışmış, şaşırıp, şaşırtabiliyor.
Ama kör olmayası arşiv unutmuyor işte!

***

Yaşasın Türk adaleti!

Barış İçin Akademisyenler bildirisinin imzacılarından Prof. Dr. Gençay Gürsoy önceki gün 27 ay hapis cezasına mahkum edildi.
Dün aynı mahkeme bu kez Prof. Dr. Nuray Mert’i de aynı bildiriye imza attığı için 15 ay hapis cezasına mahkum etti.
Gördüğünüz gibi son derece bağımsız mahkemelerimiz var ve bir bildiri imzalayan akademisyenleri sırayla hapse mahkum ediyorlar.
Bu bildiriyi imzalayan akademisyen sayısı 1128.
İçlerinden bazıları 'ceza olsun' diye KHK ile üniversitedeki işlerinden de atılmışlardı, demek ki üzerine bir de mahkumiyet alacaklar.
Böylece Türkiye, akademisyenlerini bir bildiriye imza attı diye cezalandıran ülkeler sıralamasında rakipsiz şampiyonluğa erişmiş bulunuyor.
Benim çocukluğumda, Türk filmlerinin mahkeme sahneleri, filmin kahramanlarından birinin “Yaşasın Türk adaleti” diye bağırmasıyla sona ererdi.
Şimdi bizler de mahkemelerimizde çevrilmekte olan filmleri seyredip “Yaşasın Türk Adaleti!” diye bağıralım.
Hiç değilse, mahkeme salonlarında cereyan eden olayların hukuki bir yargılama değil, bir film olduğunu anladığımızı duyurmuş oluruz!

Prof. Dr. Gençay Gürsoy

YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER