ANNEMLE BİR ANIM

Annemin çocukları arasında en isyankar olanı bendim.

Aslında isyanım anneme değil, içinde bulunduğumuz yoksul yaşamaydı….

Bu yüzden annemle sık sık aramızda tartışma çıkardı. Bu tartışmaların sonucunda, su hortumunun yardımıyla, rahmetli annem eşek sudan gelene kadar döverdi ama o eşekte bir türlü sudan gelmezdi.

Annemin elinden kurtulduğum gibi anneme yalnız değil, yetmiş yedi sülalesinin ismini sayarak gün yüzü görmemiş küfürler savururdum.

Yine bir gün annemin elinden kurtulup küfürler sayarken, annem beni kışkırtmak amacıyla en çok korktuğum, aynı zaman en çok sevdiği yanında çırak olduğum rahmetli dayıma yakalanmıştım. Enselendiğim dayım ‘terbiye’ adı altında bana iyi bir şiddet uygulamıştı.

Anneme sürekli isyan ederdim. En çok isyanımda tezekle pişirilen kuru fasulyeyeydi. Yaşamımda hep farklı olmayı düşünürdüm.

Evde ‘ben’ diyordum. Benciliğim had safhada. Mesela abim benden 4 yaş büyük olmasına karşın ilk ben aşkımı ilan etmiştim babam.

Sevdiğim kızın adını verip bana onu isteyin ben sevdalıyım. O olmasa ben ölürüm sözlerime karşın az daha annem ve baba beni öldürüyordu.

Toprak çatılı evimizin avlusunda kan izlerim ellerim ayaklarım bağlı, annem soruyor, “law kûrçimî olasan, beni evlendirin ne demek, aşk ne demek?” Babam da “utanmaz bula bula bizim komşu kızını mı buldun? Bilmez misin komşu kızı bacıdır.” Ağzım burnum kan içinde. Ben sadece “lama baba onların evi beş kapı ötede…”

Annemle binlerce anım var, yazsam kitap olur. Fakat annemin en çok nefret ettiği şey, kendi kendimi övmemdi.

Mesela ‘ben olmazsam buğday alamazsınız, aldığım haftalıkla un alıyorsunuz.’ Hep derdim ‘ben sıcak demirci olarak kalmayacağım. Bir gün kravat takacağım insanları yöneteceğim.’

Babam benim kendimi övmemi gülümsemeyle karşılayıp her zaman alçak gönüllü olmamı isterdi ve şöyle derdi; içi boş işe yaramaz başakların güneşe kafa tutuğunu, dolu başakların toprağa hürmet ettiğini anlatarak kendimi övmekten vaz geçmemi isterdi.

Ta ki can anam şu lafı diyene kadar, ‘kês çizano qênaxo çaputa gird kêro, çaputa qên gird nêbena.” (“İnsan ne bili çaputla bir taraflarını büyüte..”)

O gün bugündür alçakgönüllü olmayı, benden küçük olanlara bile saygı duymaya başladım.

İlk öğretmenim annemden Dimlî olduğu için çok dayak yedim. Zaten başkada öğretmenim hiç olmadı.

YORUM EKLE