BİLGİ-SERVET-İKTİDAR VE İNSAN

Hayat, üç parametre üzerine inşa olmuştur: Bilgi, servet ve iktidar. Hayatın inşasında bu üç parametre, olumlu yönde katkı yaptığı gibi, olumsuz yönde de etkileyebilir. Bu parametreleri tek-tek inceleyelim:
1.Bilgi. Bacon der ki: “Bilgi, güçtür.” Dolayısıyla bilgili insan, güçlü insandır. Bilgi, pozitif yönde değerlendirilirse, insanlığın inşasında önemli bir katkı yapar. Bilgi, olumsuz yönde kullanılırsa, “Hiroşima ve Nagazaki” gibi şehirleri tarihten silecek kadar tahrip gücü yüksek bir atom bombasına dönüşür. O bakımdan “önce insan” diyoruz. İyi insan yetiştirilmelidir. Varlık dünyasını tahrip ve imha eden de, imar ve inşa eden de sonuçta insandır. Bizler “öce insan” diyerek, bütün enerjimizi bilgili ancak iman ve irfan yüklü insan yetiştirmek durumundayız. İbn-i Haldun ise, “Bilgi erdemdir” der. Dolayısıyla bilgili insan, Erdemli insandır. Eğer bireyin bilgisi onu Erdemli yapmıyorsa, bilgili zannedilen kişi, “sırtı kitapla yüklü merkepten” farksızdır. İnsanlığın imarında ve inşasında önemli katkıları olan iman, irfan ve ihsan yüklü bir bilgiyle donanmış ideal sahibi bir nesle, bir gençliğe bütün bir insanlık, su gibi hava gibi ihtiyacı vardır. Mimar Turgut Cansever der ki: ‘Bir şehri imar ederken o şehirde yaşayan gençlerin ihya edilmesini ihmal ederseniz, ihmal ettiğiniz gençler, imar ettiğiniz şehri imha ederler.” Dolayısıyla ihmal, imha getirir ve ihya ise, inşa ve imar eder. Şehirlerimizin imarı, gençlerimizin ihyası ile kemale erer. Şehirler, insanlar içindir. Gayesiz, inançsız, idealsiz, benmerkezci bir gençlik, içinde yaşadığı en mükemmel şehri yaşanmaz hale getirir. Çünkü, “İnsan, zübde-i alemdir.” Yani alemin özüdür. Alemin özü olan insan bozulursa, bütün şehirlerimiz ve varlık dünyamız bozulur. Onun için neslimizin ıslahı, geleceğimizin inşası, arzın imarı ve varlık dünyasının ihyası bizim sorumluluğumuzdadır. Bu sorumluluğu kuşanan gençlik, geleceğimizin teminatıdır. “Allah ile ilişkisi kulluk, insanlarla ilişkisi ahlak, adalet, erdem ve evren ile ilişkisi emanet bilinci” olan bir nesil yetiştirmek durumundayız. Böyle bir nesil, bütün insanlığın yararınadır. Her insan, kendi çağının çocuğudur ve çağının imarında ve inşasında sorumluluğu vardır.
2.Servet. Bilgi gibi servet de insanlığın imarında ve inşasında pozitif yönde kullanılabileceği gibi, varlık dünyasının tahribinde ve imhasında kullanılabilir. Eğer servet Hz. Ebubekir gibi bir şahsiyetin elinde olursa, bu servet mazlumların, mağdurların ve masumların kurtuluşuna ve insanlığın imarına ve inşasına katkı yapar. Yok eğer kapitalist dünyanın yetiştirdiği Soros gibi bir kişinin elinde servet olursa, bu servet; dünyadaki kaoslara, savaşlara ve tahribatlara neden olur. Burada asıl olan yine “iyi insan” yetiştirmektir. Eğer servet insana hükmederse, Servet özne ve insan nesne olur. O zaman servet hakim insan mahkum olur. Servetin elinde insan oyuncak olur. Bu insanlığın felaketi demektir. Eğer insan servete hakim olursa insan özne, servet nesne olur. Bu yaratılış fıtratına uygun doğal bir durumdur. Olması gereken de budur. Servete hakim olan ve onu yönlendiren insan eğer dört başı mamur, iman ve irfan yüklü erdemli bir kişiliğe sahipse, insanlığın inşasına ve imarına büyük katkılar yapacağı muhakkaktır.
3.İktidar. Bilgi ve servette olduğu gibi, iktidar da çok önemli bir parametre olarak karşımızda durmaktadır. İktidar gücü bireyi esir aldığında, İktidar özne ve insan nesne olur. Nesne olan insan, başkalaşır ve kendi olmaktan çıkar. Bu güç; bazen makam -mevki, bazen kariyer-statü olur. Zamanla “güç zehirlenmesine” ve bazı ahlaki sapmalara neden olur. Bir sinsi virüs gibi, bazı davranışlarımıza yansır; ancak farkında bile olmayız. Daha sonra zihnimizi işgal eder ve kalbimize yerleşir. Bedenimizin “Başkenti” hükmünde olan kalbimize yerleştikten sonra, “güç zehirlenmesini” normal-doğal bir şeymiş gibi karşılarız. Böylece başkalaşan bir kimliğe bürünmüş oluruz. İşin garip tarafı, bu başkalaşımın farkında bile olmayız. Bundan sonra hakimiyeti altına girdiğimiz güç, meşru ve doğal bir güç olarak telakki edilir.
Eğer iktidar gücüne birey hakim olur ve bu birey; sorumluluk bilincine sahip, soran, soruşturan, analiz eden, tetkik ve tahkik eden, Ben-merkezci değil Biz merkezci düşünen, kendini değil Milletin-Ümmetin maslahatını her şeyin üzerinde tutan, İman ve irfanı esas alarak olayları ve olguları “Hikmetle” değerlendiren, vizyon ve misyonu olan bir kişiliğe sahipse; iktidar gücü, Milletin ve Ümmetin inşasını ve imarını gerçekleştireceği muhakkaktır. Bütün bir insanlık, böyle bir nesli özlemektedir. Asr-ı Saadet nesli böyle bir nesildi. Çağımız böyle bir nesli beklemekte, Mazlumların ve mağdurların özlemi ve duası hep bu yöndedir.
YORUM EKLE