Şanlıurfa'da çeşit çeşit yayıncılığa tanık olduk bugüne kadar.

En ilginci yayına girdikten sonra karşılaştığı sıkıntılar veya daha çok para kazanma hırsı olanların şantaja başlamasıydı. Son zamanlarda ilginçlikte ve pervasızlıkta daha da ileri gidilerek şantaj için yayın işletmelerinin açılması oldu.

Kamu Hastaneler Birliği Genel Sekreterliğinin, bugüne kadar rüşvet ve yolsuzluklarla hastane hizmetleri alanında büyümüş bir şirketin rantını kesmesi üzerine, Şanlıurfa olarak "nur topu" gibi bir internet sitesine ve televizyona daha sahip olduk. Dediğim gibi eskiden açıldıktan sonra şantaja başlanırdı şimdi şantaj için açılıyor. 

Ve bunların haber yazma yeteneği olmadığı için oradan buradan hastane yetkileri hakkında haber bularak manipule edip yayınlıyorlar. Üstelik iftira dolu haberleri yapıp, üzerlerine gidildiğinde de hemen geri çekiyor. Geçen Kasım ayında eski doğum hastanesinde nöbet tutmadıkları halde nöbet tutmuş gibi göstererek aylık tahmini 60 bin lira devleti dolandıranları yazmıştık. Hemşirenin yeni görev yaptığı Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Faruk Günak da bu konunun üzerine gitmiş, dolandırıcılıkta başı çeken hemşireyi açığa almıştı. Şantajcı site de bu haberimizi çalarak, miktarın milyonları bulduğunu ve bunun yetkililerce FETÖ'ye aktarıldığını yazmıştı. Külliyen yalandı.

Şanlıurfa Eğitim ve Araştırma Hastanesi başhekimi de olan Sağlık-Sen Başkanı Faruk Günak, sendika başkanı olarak şantajcı sitenin bu haberini yalanlayan tekzip metni yayınlamıştı. Sahibinin bizimle büyük oranda ortak paydası olduğuna inandığım Balıklıgöl sitesi de rekabetin verdiği hırsla olsa gerek, şantajcı sitenin değil de bizim haber başlığımızı yayınlayarak "O hemşire haberi yalanlandı" şeklinde başlıkla tekzip metnini yayınlamıştı. Belki de birçok kişi gibi onlar da şantajcı sitenin böyle alçak bir haber yaptığından habersizlerdi onun için bizim yalanlandığımızı düşündüler.

Mustafa Çadırcı'nın "pislik gazetecilik" çıkışında da benzer durum oldu. Tek fark Çadırcı, isim vermeden çatarken şantajcı siteye çatıyormuş. Bize değil. Urfa'da değilim. Mustafa Çadırcı'nın Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi İbrahim Halil Hüdaverdi Keşküş'ü haber kuşağına konuk alıp "gazetecilik" dersi verdiği video elime geçti. Bana yollayanlar da benim gibi bize çattığını düşünmüştü haklı olarak. Delirdim izleyince. Bize göre haberde sadece bir detayı yanlış vermişiz. "Neden başhekim işini gücünü bırakıp canlı yayında habere çıkıyor", "neden Mustafa Çadırcı ağzına geleni söylüyor", "neden ortada hayatını kaybeden insan konuşulmuyor" şeklinde sorular beynimi parçalarcasına tekrarlanıp durdu.

Bizi eleştirecek gazetecinin bizden çok daha ağır bedeller ödemiş olması lazımdı, hemen hemen her hafta başka bir rant çevresi ile mücadele veriyor olması lazımdı, onlarca, yüzlerce mağdurun duasını almak için canından vazgeçmiş olması lazımdı. Bunları bizden daha fazla yapana saygım var. Ve istediği kadar bizi beğenmeme, eleştirme hakkı vardı. Başhekimi yine haksız buldum. Tanımam, etmem ama buna rağmen haberciliğin gereği olarak defalarca hastanede yapılan güzel sağlık hizmetleri haberini vermişiz, ne oluyor bu adama diye adeta delirdim. 

Ben de kalktım gecenin bir vaktinde zehir zemberek bir tweet attım. Sabah erkenden Faruk Bayuk aradı ve Çadırcı'nın kastının o şantajcı site olduğunu kastetti. Faruk benim 35 yıllık dostum. Bugüne kadar bana hiç bir yanlışını görmedim. Hatta çoğu zaman beni benden çok düşünüp nasihat bile etmiştir bana. Üzüldüm Mustafa Çadırcı'ya yönelik öyle ağır sözler yazdığım için. Sonra Mustafa Çadırcı'nın SMS'i ve Whatsapp'tan mesajlarını gördüm uzunca yazmış ve bana nasıl değer verdiğini anlatmış. Kastının biz olmadığına zerre şüphem kalmadı. Kırgınlığım gitmedi ama mahcup da oldum, cevap veremedim onun için. Belki o da kırgın olduğu için aramak yerine mesaj atmıştı.

Korkak bürokratların bedelini biz birbirimize düşerek, dostluklarımızı yıpratarak ödüyoruz. Kardeşim sana yanlışı yapan hangi siteyse, suçüstü yakalamışsın, sana iftira atmış ve tekzip yollamışsın. Tüm basına bu tekzip metnini servis ederken, niye sana şantaj yapan sitenin adını yazmazsın. Sonra herkesin aklına biz geliyoruz. Asla affetmeyeceğim böyle bürokratları. Faruk Günak'a da bu anlamda hakkımı helal etmiyorum. O Keşküş'ten daha haksız bu konuda. Her ne kadar bir kastımızın olmadığı anlaşılsa da merdiven boşluğu yerine asansör boşluğu demişiz haberde (İki haber kaynağımız, ikisi de merdiven boşluğunu asansör boşluğu şeklinde nitelendirdiği için bu hata ortaya çıktı). Ama Faruk Günak, özellikle bize teşekkür etmesi gerekirken, bizi zan altında bırakacak şekilde tekzip metni yayınlamıştı.

Benim için şu site, bu site önemli değil. Tüm şantajcılar üzerine alınabilir. Daha önce tweet atmıştım "eskiden bir şantajcı site vardı o kapanınca ortalığı boş bulan bazı haber siteleri de şantajcılığa soyundu. O yüzden eskisi gibi üzülmüyorum şantajcı sitenin kapanmasına" diye. 

Asansör ve merdiven meselesine gelecek olursak. Mehmet Akif İnan Eğitim ve Araştırma Hastanesi Başhekimi Keşküş, hastanenin basın sorumlusunu değiştirip GTV'den Kenan Bayuk'u getirmiş bu göreve. Öfkeyle çıkış yaptığım Mustafa Çadırcı ve yine beni arayıp kastının ben olmadığını ve buna rağmen özür dilediğini söyleyen Kenan Bayuk'a hakkımı helal ediyorum, inşallah onlar da eder. Kuyruk acısı olanları ve ihale avcısı şantajcıları daha fazla sevindirmemek için de bu arkadaşlarla ilgili tartışmayı burada sonlandırıyorum.

Bir insan hayatını kaybetti ve biz neleri konuşuyoruz, utanıyorum!

Şayet medya olarak ağırlığımızın ve sorumluluğumuzun farkında olmuş olsak Şanlıurfa bu durumda olur muydu?

Şanlıurfa hangi konuda geri kalmışsa bunun baş sorumlusu Urfa medyasıdır. Ya yalakalık yapıp her şey yolundaymış gibi gösteririz yada birbirimize düşer memleketi unuturuz!

Bu yazdığım yazı medya olarak gırtlağımıza kadar batmışlığımızın çok küçük ve basit bir örneği. Yeri geldikçe yazıyoruz. Allah, hiçbir menfaat gözetmeden adil şahitlik yapmaya, insanların yarasına merhem olmaya ve yapılan haksızlıkları ortaya çıkarmaya çalışanlara yardım etsin.