SEVDA KATKILI BİR HAYATI İNŞA ETMEK

Halil Cibran, " İnsan yaptığı ürünü sevgilisine armağan edecekmiş gibi yapmalı" diyerek şu açılımı yapar:



" Ve diyorum ki, hayat gerçekten karanlıktır istek olmadıkça,



ve tüm istekler kördür bilgelik olmadıkça,



ve tüm bilgelik boşunadır bir işin-meşgalen olmadıkça,



ve tüm uğraşlar boşunadır sevda olmadıkça.



Eğer sevda ile çalışırsanız, bağlanırsınız birbirinize ve yaratıcıya?



Sevda ile çalışmak nedir mi diyorsunuz? Kumaşı yüreğinden çekilmiş iplikle dokumaktır, sevgiliniz giyecekmiş gibi! "



Bir işe sevda ile başlamak, sevda ile sürdürmek ve sevda ile bitirmek. İşte bütün mesele bu? Sevda mayası, hayatın iksiridir. Bütün sorunlarımızın kördüğümünü açacak yegane anahtardır, sevda. Sevdasız bir hayat, karanlıktır. Sevda- Sevgi; su, hava ve ekmek gibi temel bir ihtiyaçtır. Sevgi odaklı bir anlayışla, geleceğimizi inşa etmek durumundayız. Mevlana, "sevgisiz insan, kanatsız kuş gibidir" der. Sevgi ve Sevda, hayatı anlamlandırır.



Bütün toplumsal katmanlarda olması gereken ve bu toplumsal katmanlardaki tüm muhatapları memnun ve mutlu edecek yegane reçete, bu yaklaşımda saklıdır. Bu sevda yüklü reçete, herkese ve her kesime şiddetle tavsiye edilir. Zira bu reçetenin hiçbir yan etkisi yoktur.



Bir öğretmen için eğitim bir sevda işidir. Her gün öğrencilerine, yeni bilgiler aktarmak, onların Bilgi Dağarcığını bilimle ve irfanla donatarak, onların geleceğinin inşasına katma değer katmak ne büyük bir mutluluk! İnsan yetiştirmek, dünyanın en onurlu mesleği. Eğitim işini yaparken, onu yaşamak, öğrencilerinin yaşadığı mutluluğu, memnuniyeti paylaşmak, ne büyük bir saadet!..



Bazen öğrencilerime şunu söylerim: "İşinizi Yapmayın! İşinizi yaşayın. İşinizi yaşarsanız, o işten zevk alırsınız, haz alırsınız, tad alırsınız." Bir öğrenci şöyle düşünmeli: okuduğum her dersteki her bilgi, Bilgi Dağarcığımı zenginleştirir. Hayatıma Katma Değer katar. O zaman çalışmak, yük değildir. Aksine, toplumun yükünü almaktır. Bireysel ve Toplumsal birikime bir katkıdır. Öğrendiğim her bilgi, beni daha güçlü kılar. Bacon der ki: "Bilgi güçtür." Dolayısıyla bilgili insan, güçlü insandır. Geleceğe daha emin adımlarla yürümektir. O zaman sloganımız şu olmalı: "Yaşasın Bilim-Bilgi-İrfan. Kahrolsun cehalet ve atalet(tembellik)." Yaptığımız tüm işlerde katkı maddemiz SEVDA olmalı. Sevda katkılı işlerde mutluluk vardır, bereket vardır, huzur ve saadet vardır.



Bir hekim, hastabakıcı bir sağlık personeli, işini yaparken işini yaşarsa, yaptığı işin ne kadar kutsal olduğunu, hastalarından sürekli dua aldığını düşünür ve sevda yüklü bir anlayışla bir yaklaşım içinde olursa, herkesin yüzünde gülücüklerin oluştuğuna ve tedavinin de daha başarılı olduğuna şahit oluruz. Çünkü, tedavinin % 50 si moral ve motivasyondur. Moral ve motivasyonun yakıtı da sevgi ve sevda'dır. Sevgi ve sevda merkezli bir yaklaşım herkesin yararınadır. Somurtkan ve çatık kaşlı yaklaşımların ise, hiç kimsenin yararına olmadığı, herkesin zararına olduğu açık bir gerçektir. Hekimlerimizin ve sağlık personellerimizin işlerinin çok ağır olduğunu, işlerini yaparlarken çok büyük fedakarlıklar sergilediklerini görüyor ve dualarımızın onlarla olduğunu belirtmek istiyoruz.



Bir mimar-mühendis ya da işçi isek, işimizi severek ve sevda yüklü bir anlayışla yapıyor isek, o işte de bir bereket-mutluluk ve huzur olacağı açıktır. Motivasyon ve sevgi merkezli yaklaşım içindeki teknik elemanlarımızın şöyle düşündüğünü varsayalım: " Gelecekte Annelerin-Babaların, Çocukların ve dedelerin kısaca "canların" hiçbir endişe içinde olmaksızın mutlu ve huzur içinde yaşayacakları dört başı mamur sağlam binalar yapıyoruz. Ne mutlu bize!" Bu yaklaşımda da dürüstlük, motivasyon ve sevda vardır. Bu tavır, herkesi memnun eder. Aksi halde, hiç kimsenin memnun ve mutlu olmadığı bir tablo ortaya çıkar ki, böyle bir tablonun hiç kimseye bir yararının olmadığı tecrübeyle sabittir.



Kısacası tüm toplumsal katmanlarda, sevgi-motivasyon ve sevda merkezli bir yaklaşımla, "İşimizi yaparken, işimizi yaşarsak", şu anda var olduğu düşünülen bir çok sorunumuzun çözüme kavuşacağını öngörmek zor değildir. Sadece egolarımızdan arınarak, ruhumuzu zehirleyen kibir ve gururdan sakınarak, kul hakkının ve haramın bulaştığı sermayeden kaçınarak, çoluk çocuğumuza yedirdiğimizin saf ve pak olduğundan emin olarak ve SEVDA merkezli bir hayatı inşa ederek ömrümüzü ve arzımızı imar, neslimizi ıslah ve ihya edebiliriz.

YORUM EKLE