"AK Partiye Küskünsünüz Ama" İle Başlayan Yazarla Cevaben

 Son 3 yılını seçimlerle atlatan Türkiye'de yaşayan vatandaşlar yorgun ve bitkin. Gerek ekonomik gerekse sosyal açıdan gerilimli bir ortam yaşayan yurdumun insanı, 7 Haziran'a şunun şurasında 2 gün kalmışken son haftalarda iktidara yakın gazeteciler ve köşe yazarlarının sosyal medyada paylaşımları çok dikkatimi çekmeye başladı. Bunlardan biri Hakan Albayrak'ın yazdığı yazının başından bir kısmını paylaşarak yazıma devam edeceğim. 



Albayrak yazısında: "Bu seçimde AK Parti'ye bir ders verelim" diyen bazı İslamcı seçmenlerin dikkatine
Liberallerin öne çıkmasından mı rahatsızsınız?
Bazı belediyelerin şımarmasına mı kızdınız?
İlinize tayin edilen şu veya bu bürokratın zulmünden mi muzdaripsiniz?
Milletvekili aday tercihlerinde yapılan bazı saçmalıklardan mı şikâyetçiniz?
Muhtemelen haklısınız.
"Öyleyse AK Parti'ye bu seçimde oy vermeyelim, ders verelim" diye düşünmekte haklı değilsiniz ama.
Ümmetin maslahatı söz konusu"
 demiş.


      Sorarım Hakan Albayrak'a sen zannediyor musun ki İslam'ı benimsemiş bu insanlar, ne tayin, ne belediyelerin nede Milletvekili adaylarına tepki gösterdikleri için kırgınlar. 


Sen; AK Parti'nin omurgasını oluşturan bu küskünlerin, karşılık beklemeden, hesap yapmadan, makam, mevki istemeden, yalakalık etmeden, en temiz duygularla, yıllardan beri bu ülkede, "dava" dediğimiz şeyin peşinden koştuklarını bilmiyorsun. 


Sen; 28 Şubatta üzerinden tank geçen, kız kardeşi, karısı, kızı başörtüsü yüzünden okuyamayan, yine de dimdik durup, adalet için büyük kavga verenler olduğunu bilmiyorsun. 


Sen; bu insanların Adnan Menderes için ağladığını, Sivil Cumhurbaşkanı diye Turgut Özal'ın yasını tuttuğunu, Askere karşı aç karına Erbakan Hoca'nın arkasında karşılık beklemeden yürüdüğünü bilmiyorsun. 


        Ama bu davayı sahiplenenlerden çok bugün "tırrekler" meydanda davayı çıkarları için sahiplenmişse, Sen ve senin gibi kalemşörler ümmetten çok AK Parti ile geldikleri noktaları ve gazetecilik sahnesinden silineceğinizi bildiğiniz için paçalarınız tutuşmuş durumda. Merak etmeyin arkadaşlar siz zaten gazeteci değildiniz. Kalemşörlük görevinizi Allah var iyi yerine getirdiniz. Daha önce anını ve sanını bilmediğimiz ve TV kanallarına para verseler bile yayına çıkarmayacakları bu şahıslar AK Parti ile birlikte şovmen gazeteci oldular. Bu şovmenliğin ellerinden uçup gidecekleri rehavetine kapılmış olmalılar ki kalemlerine sarılıp "Ak Partiye küskünsünüz ama ümmeti düşünün" diye başlayan sözcüklerle yazı yazmaya başlamışsınız. 



       Allah'ın adaleti Türkiye Cumhuriyeti Devleti'nin Adliye saraylarında ki gibi değildir. Onun adaleti tecelli ettiği zaman ne bir eksik ne de bir fazla olur. Onun için siz istediğiniz kadar sözde "ümmetçilik" yapın ortada bu kadar adaletsizlik varken, ne başörtüsüne, ne imam hatiplerin arkasına saklanarak oy toplayamazsınız.



       AK Parti'nin yaptığı hataları kabul ederek buna rağmen AK Partiye ümmet için oy isteyen bu köşe yazarları ve gazeteciler her cümlenin sonunda "haklı olabilirsiniz ama bu AK Parti'ye oy vermeyeceksiniz anlamına gelmemeli" gibi cümleler ile biten ve başörtüsü, kuran kursları, Kürt sorunun çözümü için gelinen noktaya parmak basarak yapılan kadrolaşmanın, rotasyonların, adam kayırmaları, hırsızlıkları, görmezden gelmemizi isteyerek hani Ak Parti giderse eğer bu sorunlar tekrardan başlar gibisinden küskünleri yani kapı dışarı edilen, istismar edilen Ak Parti'ye oy verenleri kazanmanın derdindeler. 


Peki bunu başarabilirler mi? 


Hayır!


         Bu artık o kadar kolay olmayacak ne yazık ki. Geçmişte kurulan İslam devletleri veya İslami oluşumların belli bir süre sonra kapıldığı rehavete ne yazık ki Ak Parti'de kapıldı. Şuanda devlet kademelerinde geçmişte cemaatin insafına bırakılan birimler bugün başka sendikalar veya cemaatlerin tekelinde bölüştürülmüş durumda. 


Peki, bu adaletli mi? 


         Bugün en bariz örneği Milli Eğitim Bakanlığından vermek istiyorum. Çocuklarınızı okuttuğunuz okullara gidin bakın. Okul Müdürleri iktidara yakın sendikadan meydana geliyor. Yani Okul Müdürlüğü niteliğiniz yoksa bile Eğitim-Bir-Sen'e üyeyseniz eğer en yakın Ak Parti ilçe Başkanlığına gitmeniz yeterli sayılabiliyor. 


          Şuanda Türkiye'de Valiliklere Ak Parti İl Başkanları, İlçelere Ak Parti İlçe Başkanları bakıyor. Görünürde oraya atanan bir bürokrat var ama sadece var. 


         Gülen Cemaatine mensup değilseniz size ne polis olmak ne de bürokrat olma şansı vermeyen, beraber sınav soruları çalmaya karşın, Ak Parti'nin "ne istediniz de vermedik" diyerek bir birine girdiği Gülen cemaatinden sonra hiç mi oturup düşünmediler kadrolaşmanın vebalinin ne kadar büyük olduğunu da şimdi aynı kafa ile başka kadrolaşmalar ile devam ediyorlar. 


      Kimse kusura bakmasın, Çalıp çırpan bakanların biz divana gidersek Sayın Başbakan'da gelir diye tehdit ettiği, Bülent Arınç'ın Ankara'yı parsel parsel sattınız demesinden sonra çalmaların ne denli büyük olduğunu gördük.        "Bakara" süresine "makara" diyen Bakan'ı, 28 Şubat, 12 Eylül referandumu, Ergenekon, Balyoz davalarından sonra herkesin serbest bırakıldığı ve hiç bir şey yokmuş her şeye "paralel" sebep oldu diye kesip atmak, 28 Şubat mağdurlarına hakarettir. Ergenekon davasında faili meçhul cinayetlere kurban gidenlerin kemiklerini sızlatır, işte tüm bunlar unutulmaz. 


        Bugün eğer ki İmam Hatipler açıksa, Kuran-ı Kerim kursları açıksa, vay efendim duble yollar yapılmışsa, yerli silah sanayi, yerli tanklar v.s gelişmişse eğer Ak Partiye bunlar için şükredecek halimiz yok. Eğer şükür edeceğimiz biri varsa oda bizleri yaratan ve nefes almamız bile elinde olan Allah'a şükür ederiz. 

YORUM EKLE