Kategoriler

Dil Yarası

Dil, diğer organlarımız gibi önemli bir organdır. Tat almada, çiğnediklerimizin yutulmasında, duygularımızı ifade etmede ve hemcinslerimizle iletişim kurmada kullandığımız tek organdır.
Bu böyle iken, başımıza gelen felaketlerin tümüne yakını, onu doğru kullanmadığımızdan kaynaklandığını biliyor muyuz? Bunun böyle olduğunu herkes bilir, lakin yine de dil kazaları dünya gündemini meşgul etmeye devam etmektedir. Demek ki ortada ters giden şeyler vardır. 

Hasta olan bir insan doktora gittiğinde, doktor ona reçete yazar ve ilaçları kullanırken dikkat etmesi gereken hususları da tembihler. Verilen ilaçları reçetedeki tarife göre kullanmazsa, ilaçlar şifa yerine ona zarar verir. Çarşıda pazarda aldığımız her ürün ve cihazın da bir kullanma kılavuzu bulunmaktadır. Bu cihaz ve ürünleri bu kılavuz doğrultusunda kullanırsak sorun çıkmaz; bu kılavuzu dikkate almadan kullanırsak, cihazımız bozulur ve yanlış kullanımdan dolayı garantisi de işlemez. Bir keresinde yönlü kumaştan kışlık bir ceket diktirmiştim. Doğru kullansaydım birkaç yıl giyerdim. Ama hanım onu makinada yüksek derece ile yıkayınca ceket atlet gibi minnacık oldu. İlk yıkama idi ama o ceketi bir daha giyememiştim. Oysaki kumaşçı ve terzim, bana kırk derecenin üstündeki bir sıcaklıkta yıkamamam gerektiğini söylemişti, ben ise hanıma söylemeyi unutmuştum!

Basit bir kumaştan tutun da televizyon, buzdolabı, çamaşır makinası, bilgisayar, araba, uçak ve sanayide kullanılan dev makinalara varıncaya kadar, her bir şeyin kullanım kılavuzu var ise, mutlaka dilimizin de bir kullanım kılavuzu vardır. Ağzımızdan çıkan bir söz, muhatabımızın şerefini, haysiyetini ve onurunu rencide edici bir özellik taşıyor ise, burada dil kılavuzsuz kullanılmış demektir. Dilin reçetesi, doğru kullanılmasıdır. Yalandan, gıybetten, iftiradan, kem sözden beri olmasıdır. İyi düşünülmeden sarf edilen bir söz hayatımızı karartabilir! Aile ortamına düşen bir bomba etkisi yaratabilir. Bir ülkenin savaşa girmesine sebep olabilir. Yani kimliğinizin ağırlığına göre, başınıza açacağı belalar da o nispette ağır olacaktır. Bu yüzden vitrinde olan insanların kullanacağı dil daha kibar olmalıdır. Siyasi bir kimliğin kullanacağı dil ile, bir sokak serserisinin kullandığı dil aynı olmamalıdır. Sokak serserisinin herzeleri kendisini bağlar. Kılavuzsuz kullandığı her cümlesinin ağırlığı kendi ağırlığınca olacaktır. Ama bir siyasi liderin veya cemaat önderinin kem sözleri toplumda kaosa yol açabilir; bütün bir ülkeyi rahatsız edebilir. Yunus, bir mısrasında:"Söz ola kese savaşı, söz ola bitire başı" der. Demek ki bir söz, selamet sahilinde seyreden bir ülkeyi savaşın içine sokabilirken, başka bir söz, sürmekte olan bir savaşı bitirebilir! 

Mademki dilimizin hüküm sahası bu kadar etkili ise, konuştuğumuz her bir sözün hesabını milim milim yapmamız gerekmektedir. Ağızdan çıkan kötü bir söz, oktan fırlayan bir yaydan daha çok tahribata sebep olur. Aslında dili, mevzide bulunan ve hedefe odaklanan askerin durumuna benzetirim. Şayet asker hedefi tutturamayıp karavana sallıyorsa, yeteri derecede eğitim almadığına kanaat getiririz. Yapılacak ilk iş, onu doğru eğitmek olmalıdır. Dilin eğitimi ise Kur'an ve sünnete ittibadır. Dilin karavanası ise sarf ettiği yalanlarıdır. İyi hesaplanmadan söylenmiş her söz karavana olur. Yalnız kurşunun hedefi bulmaması bir merminin zayi olması iken dilin hedefi bulmaması bu kadar ucuz değil. Bazen bir söz bir yuvayı yıkabilir. Onun için Orhan Gencebay: " Dil yarası en acı yaraymış./ Belki de çok mutlu olacaktık tutsaydık dilimizi" der. Mutlu yuvalar mutlu toplumu oluşturur. Peygamber (sav) bir hadisinde : Her sabah bütün organlar dile başvurur, ona bağlılıklarını bildirir ve söyleyeceği söze göre ceza göreceklerini, bu sebeple Allah'tan korkması gerektiğini hatırlatır ve şöyle derler: "Sen doğru olursan biz de doğru oluruz; sen yoldan çıkarsan biz de sana uyarak yoldan çıkarız." Derler. Ebu Hureyre (ra) şöyle dedi:
"Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem)'e insanların cennete girmelerine en çok sebep olan şey nedir? diye soruldu. Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
?'Güzel ahlaklı olmaktır' buyurdu. İnsanların cehenneme girmelerine en çok sebep olan şey nedir? diye sorulunca da, Rasulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem):
?'İnsanın ağzındaki dili ve cinsel organıdır' buyurdu."
( Tirmizi)  

Demek ki dilin arızaları bu dünya ile sınırlı değildir. Her kem sözün, gıybetin, dedikodunun ve iftiranın sonuçları öte alemi de ilgilendiriyor. Ahirette hesabını vermede sıkıntı çekeceğimiz sözleri söylemeyelim. Dilimizin aşınmış disk ve balatalarını Kur'ani anlayış ile güçlendirelim. Şeytanı sevindirmekten ise bizi yaratanı sevindirelim. Dilimizin kullanma kılavuzunu barındıran tevhidi anlayışı yüklenelim. Rahat ve kazasız bir yaşam sürdürelim. Yarını olmayan yalan ve iftiradan uzak duralım. Zira dil yarası tez iyileşmeyen yaralardandır. Kalplere bu tür yaralar açmaktan uzak duralım.  

Yorumlar