Kategoriler

RU BE RU(YÜZ-YÜZE) İLETİŞİM

Yüz yüze iletişim; doğrudan, aracısız bir iletişimdir. Bu iletişim iki kişi arasında olabileceği gibi, bir ders, bir konferans, bir seminer tarzında da olabilir. Ölçekler farklı olsa da yüz yüze iletişimde, iletişimin psikolojisi, yöntemi ve ahlakı da vardır. Bu iletişimde en önemli unsur, muhatapların psikolojik olarak tanınmalarıdır. Muhataplar birbirlerini tanımıyorlarsa, mesajlar ne kadar güçlü olursa olsun, iletişim için gerekli psikolojik uyum sağlanmamışsa sağlıklı bir iletişim olmaz. Davutoğlu, “İletişim tek taraflı bir aktarım değil, çift taraflı bir etkileşimdir. Sen ancak ve ancak muhatabının psikolojik olarak almaya hazır olduğu kadar etkileşime girebilirsin. İster dostlar arasında, ister profesyonel hayatta, ister hoca-talebe ilişkisinde isterse siyasi iletişimde iletişim için aslolan mesaj değil iki özne arasındaki psikolojik bağdır; mesaj, bu bağ üzerinde hareket eden bir akımdır. Elektrik direkleri arasındaki akım gibi. Elektrik direkleri arasında tel irtibatı yoksa akımın bir direğe ulaşmış olması bir anlam taşımaz” diyerek iki özne arasındaki mesajın psikolojik alt yapısına dikkat çekmiştir.

Mevlana iletişimle ilgili olarak şunları söyler: “ birisinin sözü güzelse dinleyicidendir; öğretmenin heyecanı ve işe sarılması talebenin tesiriyledir. 24 şubeden çalgı çalan bir çalgıcıya, dinleyen olmadı mı çalgısı bir yük olur. Gayb haberlerini dinleyen bir kulak olmasaydı hiçbir muştu gökten vahiy getirmezdi. Allah’ın sanatlarını gören gözler olmasaydı ne gökyüzü dönerdi ne yeryüzü gülerdi.” Esas olan iletişimde doğru ve kalıcı muhatap bulmaktır. Bilgi ve ahlaki davranışların buluşmasından önce psikolojiler buluşur. Psikolojiler buluşmadan iletişim olmaz.

Bir de muhabbet, tebessüm ve selama dayalı deruni iletişim vardır. Bu iletişim çok güçlü bağlarla bağlıdır. Muhabbetin doğal sonucu olarak oluşan mütebessim bir çehre, mesajın muhataba iletilmesini sağlayan en önemli unsurdur. İnsanlara tebessüm etmeyi sadaka sayan bir medeniyetin çocuklarıyız. Tebessümün aşamayacağı hiçbir psikolojik bariyer yoktur. Salam küresel ölçekte Müslümanlar arasında var olagelen bir iletişim mucizesidir. Bununla muhataplarımıza bir dua, iyi bir temenni ve bir muhabbet beyanıdır. Başka hiçbir kültürde böyle bir ‘iletişim parolası’yoktur. İnsanlık bu parolanın hasretini çekmektedir. Selam, iletişimin önündeki bütün psikolojik bariyerleri yıkan, kişiyi yalnızlıktan kurtaran, muhabbet bağlarının kurulmasını sağlayan en önemli anahtardır.

İletişim edep ve nezakete dayalı bir estetik yapıya sahip olmalı. İletişimkurma, muhataplarımızla duygu, düşünce ve psikolojik değerlerimizi paylaşma panayırıdır. Bu panayırda her lezzetten düşünceler, farklı yaklaşımlar sergilenir ve paylaşımda bulunulur. Kadim medeniyetimiz bu kuralların sergilendiği sofraya ‘adab-ı muhaşeret’ ismini vermiştir. Birlikte yaşamanın-paylaşmanın kuralları demektir. Bu paylaşım ve yaşamda edep ve nezaket çerçevesinde; hiç kimsenin horlanmadığı, aşağılanmadığı aksine onore edildiği bir iletişim ortamı sağlanırdı. Bir iletişimde sadece söz ve yazı etkili değil aynı zaman üslup, beden dili ve davranış kalıpları da çok etkileyicidir. Estetik ve ahlaki boyut ihmal edilirse ne kadar etkin ve etkileyici yöntemler kullanılırsa kullanılsın iletişimin zemini sağlam temeller üzerine kurulmamış demektir.

Önce muhatabımıza bakarız eğer iletişim kurulabilecek biri değilse, sükut etmemiz daha uygun olur. Yok eğer iletişim kurulabilecek bir psikolojik altyapıya sahipse, edep ve nezaket çerçevesinde iletişime gireriz. Bu hem bizim  bize karşı, hem de muhatabımıza karşı duyduğumuz saygının gereğidir. İletişimde üç dil kullanılır: Beden dili, söz dili, hal dili. İletişimin başlangıcı dil ile olur, daha sonra söz ile devam ettirilir ve ortaya koyduğumuz hal dili ile sonuçlandırırız. Edep, vakar ve tevazuyu içselleştiren bir beden dili, muhatabımız üzerinde olumlu bir etki bırakır ve bize karşı var olan önyargıları yıkar. Bu olumlu atmosferde makul ve yumuşak bir ses tonu daha çok etkileyici ve ikna edici olur. Kariyerimiz, konumumuz, makam ve mevkimiz ne olursa olsun, muhatabımız ciddiye alınmalı, saygı duyulmalı ve bu duruşumuz beden, söz ve hal dili ile ortaya konmalıdır.

İnsan onuruna en yakışan hitap şekli kişiye ismiyle hitap etmektir. Zira isim, kişinin şahsiyetini sembolize eder. Muhatabı aşağılamak, tahkir etmek, tepeden bakmak sadece iletişim bağlarını koparmaz aynı zaman tüm ahlaki erdemleri de yok eder. “Kişiye Müslüman kardeşini hakir görmesi (ona) günah olarak yeter.” Kutlu sözü bizim için yegane rehberdir. Hekim Lokman der ki: “Bütün bunların yanında dilini de kontrol et ve bil ki dil hikmetin kapısıdır. Kapıyı zayi edersen oradan girmesini istemediğin kişiler girer. Onu koruduğunda içerdeki hazineyi korumuş olursun. Hiç kuşkusuz diline sahip olan kişi konuşursa bilerek konuşur, susarsa yumuşak huyluluğundan (hilm) dolayı susar.”

Yorumlar