Türkiye genelinde cezaevlerinde yürütülen ve 680 civarında tutuklu ve hükümlünün katıldığı ifade edilen açlık grevleri 49. Gününe girmiş bulunuyor. 12 Eylül 2012?de başlatılan açlık grevi ile ilgili olarak uzmanlar, kritik evreye girildiğini, eylemin daha fazla devam etmesi halinde kalıcı sağlık problemleri ile ölümlerin yaşanacağını ifade etmektedirler. Geçmiş yıllarda yaşanan benzer örnekler dikkate alındığında, gerçekten de korkulanın yaşanabileceği ihtimal dahilindedir.
En temel insan hakkı ?yaşam hakkı?dır. Ve yaşam hakkı kutsaldır, dokunulmazdır. Nedeni ve gerekçeleri ne olursa olsun tutuklu ve hükümlülerin taleplerini kendi yaşamları üzerinden dile getirmelerine saygı duymakla beraber tasvip etmemiz, onaylamamız mümkün değildir. Bir insanın kendi hayatına kastederek böyle bir eyleme girişmesi, bu eylemin kitlesel bir kimlik kazanmış olması, şu an Türkiye genelinde birçok cezaevinde 680 civarında siyasi tutuklunun bu eylemde yer alıyor olması kabul edemeyeceğimiz bir başka sorunu da gözler önüne sermektedir. Bu durum, anayasal yollarla kişilerin ve kurumların taleplerini dile getiremediklerini, bu taleplerin karşılık bulmadığını, muhatap alınmadıklarını; sorunların yok sayma yöntemiyle güç ve zor kullanarak çözülme yolunun gidildiğine de işaret etmektedir.
Hiçbir mesele insan hayatından daha öncelikli bir konuma yerleştirilemez, yerleştirilmemelidir. Açlık grevinin kritik evreye girildiği bu günlerde konunun ilgilileri tarafından yapılan açıklamalar ve siyasi hesaplar bir talihsizlik ve basiretsizlik örneğidir. En yetkili ağızların ? içeridekiler yemek yiyor? türden açıklamaları olayın ciddiyetine vakıf olmadıklarına, konunun tarafı olarak körleştiklerine ve bir akıl tutulmasına girdiklerine işaret etmektedir. Benzer tutum ve yaklaşımları eylemi destekleyen kimi kesimlerde de üzülerek görüyoruz. İnsan hayatının söz konusu olduğu durumlarda STK?ların da içinde yer aldığı tüm kurumların, tüm kamuoyunun bir ölüm sessizliğine bürünmesi ise kabul edilemez.
Cezaevlerinde bulunan hükümlü ve tutukluların sağlık imkânlarından yararlandırılması ve yaşam haklarının korunması öncelikle devletin sorumluluğu altındadır. Bu sorumluluğun gereği olarak yetkililerin her türlü çözüm için diyalog kapılarını açık tutması, taraflarla görüşmesi ve konunun çözümü için siyasi hesaplara girmeden mesai harcamaları gerekmektedir.
Siverek Sivil Toplum Kuruluşları olarak, insan yaşamı ve temel haklar üzerinde pazarlık yaparak siyaset yapmanın ve çatışma alanlarından ve cezaevlerinden gelecek tabutların sayısı üzerinden zafer / mağlubiyet hesapları yapmanın ahlaki olmadığı gibi, insanlık onuru ile bağdaşmadığına inanmaktayız.
Bu bağlamda mevcut hükümete bu insanlık trajedisine duyarlı olmaya ve sorunu diyalog yolu ile çözmeye ve açlık grevine giren insanların da ölümler yaşanmadan açlık grevlerine son vermeye çağırıyoruz.
Bizler aşağıda isimleri bulunan STK lar olarak Siverek Sivil İnisiyatifi adıyla Yaşar Kemal?in konuyla ilgili şu açıklamalarını destekliyor, altına imza koyuyoruz.
"Bir insanın açlıktan ölümünü izlemek acıların en büyüğüdür. Bu insanlığa hiçbir zaman yakışmaz. Bugün insanların ölüm pahasına talep ettikleri, demokrasilerde insan haklarının içindedir. Çözümü mümkünken ölümler engellenemezse vebali iktidarın, muhalefetin, medyanın ve hepimizin olacaktır.?
Bu vebale ortak olmak istemiyoruz.
Kamuoyuna saygıyla duyurulur.
SİVEREK SİVİL İNİSİYATİFİ
1-SİVİL DER
2- SİVEREK ÖZGÜR EĞİTİM SEN TEMSİLCİLİĞİ
3-SİVEREK KÜRT KÜLTÜR MERKEZİ DERNEĞİ
4-SİVEREK EĞİTİM SEN TEMSİLCİLİĞİ
5-SİVEREK ÖZGÜR DER TEMSİLCİLİĞİ
Siverek Sivil İnsiyatifi Platformu'ndan Açlık Grevleri İle İlgili Basın Açıklaması
Siverek Sivil İnsiyatifi Platformu'ndan Açlık Grevleri İle İlgili Basın Açıklaması
Editorürkiye genelinde cezaevlerinde yürütülen ve 680 civarında tutuklu ve hükümlünün katıldığı ifade edilen açlık grevleri 49. Gününe girmiş bulunuyor.
Yorumlar