Empati

Empati, kendini başkasının yerine koyma, karşıdakinin rolüne bürünme olarak tarif edilebilir. Bu alemin diğer sakinlerinde olduğu gibi, insanoğlu da toplu olarak yaşar. Toplu yaşamın insana dayattığı bazı kurallar vardır. Tümü yazılı olmayan bu kurallar, hayatımızın akışını düzenler. Trafik kurallarının yollardaki ehemmiyeti ne ise, toplumsal kuralların da toplu yaşam alanlarındaki ehemmiyeti odur. Bu kural ve kaidelere uymada empati anlayışı büyük yardımcımızdır. İnsanların tümü empati yapabilecek bir fıkratta yaratılmışlardır. Empati sonucu atılan adımlarda pişmanlık olmaz. Empati yapmayanlar, sadece kendini düşünen bencil insanlardır. 
 

      Peygamber (sav) sahabelerine ve dolayısıyla bize toplumsal bilinci aşılarken, aslında empati yapmayı işaret etmiştir: "Sizden biriniz kendi nefsi için sevip istediğini kardeşi için de istemezse imanı kemale ermez." (Buhari, İman, 7; Müslim İman, 71) Yine İsa (as) da buna benzer bir sözü zikretmiştir: "Güzel ahlakı ahlaksızdan öğrendim. Ahlaksızın yaptığını hoş görmedim; ben de aynısını bir başkasına yapmadım" demiştir. Yine konu ile ilgili Hz. Ali'nin (ra) "Kimin himmeti yalnız nefsi ise, o insan değil. Çünkü insanın fıtratı medenîdir." Yani kendinizi başkasının yerine koyma. Kendizin sevdiği, istediği bir şeyi toplumun diğer bireyleri için de sevip isteme. Kendiniz için istemediğiniz bir şeyi başkaları için de arzu etmeme.
 

Bazı örneklerle konuyu anlaşılır kılalım.
 

Bir okulda öğretmen olduğunuzu varsayın. Sizin bu okuldaki varlığınızın ana gayesi, size teslim edilen öğrencileri bir meslek sahibi olarak yetiştirmenin yanısıra yarının iyi anneleri, babaları, komşuları, işçileri, esnafları, sanatkarları, avukatları, polisleri öğretmenleri, doktorları ve mühendisleri olmalarını sağlamaktır. Siz ise okulda zamanında hazır bulunmaz, teneffüsleri iki katına çıkarır, sınıfa girmeme adına bin bir takla atar, sınıfa girdiğinizde de gözünüz saatte kulağınız zilde olur ve gereksiz yerde rapor veya izin kullanırsanız, yetiştireceğiniz öğrencilerin vay haline! Böyle bir öğretmenin, çocuğunuzun öğretmeni olasını ister misiniz? 
 

Kamu hastanelerinin birinde doktorsunuz. İnsanlar şifa bulma adına kapınızda sıra olmuşlar. Mesainize zamanında gelmez, erken ayrılır ve hastalarınıza gereken ihtimamı göstermezseniz, insanlara şifa değil dert verirsiniz. Bir an kendinizi böyle bir doktorun kapısında bekleyen hasta olarak hayal edin! Herhalde bu durum hoşunuza gitmeyecektir. Hoşunuza gitmeyen bir duruma insanları mecbur ediyorsunuz. Sonra toplumda arızalar meydana geliyor. Bundan dolayı gün geçmiyor ki, hasta yakınlarının doktorlar ile kavgasına ekranlarda şahit olmayalım. 
 

Mühendissiniz ve şirketiniz var. Devlet içinde önemli mevkileri işgal eden dotlarınız da var. Size çok iyi şartlarda bir bölgenin yol ihalesini verdiler. Şartnamelerdeki düzenlemeye uymayıp gerekli ve yeterli malzeme kullanmadığınızdan dolayı, yaptığınız yolun bir yıla kalmaz köstebek yuvasına döndüğünü düşünün! Böyle bir yolun, evinizin ya da köyünüzün yolu olmasını ister misiniz? Yine size ihale edilen kamu binaları altı aya kalmaz dökülüyorsa, bu durum sizin empati yoksunu olduğunuzun resmidir.

Aşağıdaki tarihi olay, empati için güzel bir örnektir.
 

Kureyş kabilesinden bir genç, Hz. Peygamber'in huzuruna gelerek, "Ey Allah'ın Rasûlu! Bana zina etmek için izin ver." dedi. Orada hazır bulunan sahabeden bazıları bu isteği İslam terbiyesine aykırı gördüklerinden, "Sus, sus"diyerek, genci azarladılar. İslam Peygamberi son derece sakin bir şekilde delikanlıya, "Yanıma gel, otur." diye yer gösterdi. Sonra onunla sohbet etmeye başladı. "Söyle bakalım, bir başkasının senin annenle zina etmesini ister misin?" diye sordu. Genç "Sana feda olayım ey Allah'ın Rasûlu, böyle bir şeyi asla istemem." dedi. Peygamberimiz de "Zaten hiç kimse annesine böyle bir şey yapılmasını istemez." buyurdu. Sorusuna devam ederek, "Başkasının senin kızınla zina etmesine razı olur musun?" diye sordu. Genç yine, "Sana feda olayım ey Allah'ın Rasûlu, razı olmam." dedi. Hz. Peygamber de "Hiç kimse kızıyla zina edilmesine razı olmaz."dedikten sonra, kız kardeşi, halası ve teyzesiyle zina edilmesine razı olup olmayacağını sordu. Genç, her soruda da "Sana feda olayım hayır istemem." diye cevap veriyordu. Artık hatasını anladığını görünce Hz. Peygamber, elini bu gencin omzuna koyarak, "Allah'ım, bunun günahını affet, kalbini temizle ve uzuvlarını günah işlemekten koru." diye dua etti. Bu genç, kendi ifadesine göre, bir daha hayatı boyunca kalbinde zina duygusuna yer vermedi.(Buhari) Günümüz yönetici ve eğiticilerinin kulağı çınlasın! 

Bu örnekleri çoğaltabiliriz. Yaptığımız işin en iyi olmasına gayret etmeliyiz. Kendimizin severek kabul etmeyeceği bir davranışı ve ya işi, başkalarına da yapmayalım. Bu dünyada bir hesap soran çıkmazsa bile, büyük mahkemede hesabının inceden inceye görüleceğini unutmayalım!  

YORUM EKLE