ISKAT

Her toplumda farklı nedenlere bağlı olarak çok çeşitli sorunlar bulunmaktadır. Pek çok sorununun temel nedeni bilgisizlik ve cehalettir. İslam konusundaki bilgisizlik ve cehalet ise bu sorunların en başında gelenlerden biridir. Toplumda dini istismar eden ve çıkarı için kullanan din tacirleri, halkın dini duygularını sömürerek din üzerinden rant sağlamaya çalışmaktadır. Toplum, cehalete mağlup olduğunda bu din tacirlerinin sayısı günden güne artarak devam etmektedir. Bu kedxwarların önüne geçmenin yolu toplumu cehaletten kurtarmaktır. Bundan dolayı Rabbimizin ilk emri 'Oku' dur. Kitabımız Kur'an-ı Kerim'i bir hayat nizami olarak hakkıyla okuyup anladığımız zaman bu din bezirganları halkımızı sömüremeyeceklerdir.

Iskat, bu sorunlardan sadece bir tanesidir. İslam'da olmayan, Peygamberden yaklaşık 200 yıl sonra ortaya çıkan ıskat hadisesi nasıl oluyor da halk tarafından İslami bir vecibe olarak kabul görmektedir? Bunun tek açıklaması bilgisizlik ve cehalettir. Iskat nedir sorusuna cevap verelim ve ıskatın İslam’daki yerini ele alalım.

Iskat, İslam hukukunda bir hak veya mükellefiyeti düşürmek demektir. Literatürde daha çok namaz ve oruç borcunu düşürme anlamına gelen ıskat-ı salat ve ıskat-ı savm terimleri kullanılır. Yani kişi öldükten sonra kılmadığı namaz ve tutmadığı oruç hesaplanarak karşılığında para vermek suretiyle bu kişinin namaz ve oruç borcu düşürülmektedir. Hatta zamanla öyle bir hal almıştır ki, ölen kimsenin ıskat için verilecek yeterince parası olmadığında devir yapılarak bu işlemin tamamlanabileceği uygulamaya konulmuştur.

Din adına yapılan bu uygulamanın İslam'la hiçbir ilgisi yoktur. Allah'ın gönderdiği din yaşayanlar içindir. Sadaka, kişinin kendisi verdiğinde sadakadır ve bir anlam ifade eder. Aksi durumda ise veren kişinin hanesine yazılır. Ölen kişiden kalan mal veraset yoluyla varislerine geçer. Yani ölen kişinin malı yoktur.

Namazın ıskatı olmaz, yani para verilerek namaz ibadeti borcu düşmez. Eğer para vermek suretiyle namaz borcu düşerse zenginler, para vererek namaz borcunu düşürecek fakirler ise bunun cezasını çekecektir. Bu da adaletsiz bir uygulama olmuş olur. Oysaki taptığımız Allah, kıyamet günü adalet ile hükmedeceğine iman etmeişiz. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Allah adaletle hükmeder..." diye buyurmaktadır.

Iskat-ı savm (oruç borcunun düşürülmesi) olayı da namazda olduğu gibi meşruiyyetini Kur'an ve hadisten almamaktadır. Rabbimiz Kur'an-ı Kerim'de "Ey iman edenler oruç sizden öncekilere farz kılındığı gibi size de sayılı günlerde farz kılındı ki, takvaya ulaşırsınız. Ancak, sizden kim hasta ve yolcu olursa diğer zamanlarda aynı gün sayısı kadar oruç tutmalıdır. Bunun dışında çeşitli nedenlerle orucu çok zorlukla tutabilecek olanlar, bir fakiri doyuracak kadar fidye vermelidir. Her kim, yapmakla sorumlu olduğundan daha fazla iyilik yaparsa, kendisine iyilik yapmış olur; eğer bilirseniz oruç tutmanız sizin için daha hayırlıdır."

Burada söz konusu olan, oruç tutmaya güç yetiremeyenlerin, bunun yerine fidye ödemek suretiyle oruç borcunun düşürülmesidir. Yoksa keyfi olarak oruç tutmayanların para vermek suretiyle oruç borcunun düşürülmesi değildir.

Görüldüğü gibi ıskat, Kur-an’dan ve hadisten herhangi bir delile dayanmamaktadır. Iskattan sağlanan para da haramdır. Iskat kötü bir bidat olması hasebiyle mutlaka kaldırılmalıdır.

Herkes ancak yaptıklarının karşılığını alacaktır. Dünyada ne işlerse, kıyamet günü onun karşılığını alacaktır. Rabbimiz şöyle buyuruyor: "…ve insan başkasının değil sadece kendi çabasının karşılığını görecektir." (Necm-39)

Asıl görevi din konusunda halkı aydınlatmak, hurafelerle mücadele etmek olan müftülükler, bu konularda halkı  aydınlatmamış olmalı ki, halkta bu tür hurafeleri dini vecibe olarak kabul etmektedir. Fakir insanlara ağır bir ekonomik külfet yükleyen bu durumlarda, halkı aydınlatma görevi müftülüklerindir. Bir sonraki yazıda buluşmak dileğiyle, Allah’a emanet olun.

                                                                                                                                                           

YORUM EKLE