Küresel Güçler Neden İslam Ülkelerini ve Türkiye’yi Hedef Alıyor?

Dünyada uzun süredir hâkim olan küresel sistem; çıkarlarını, gücünü ve servetini korumak için her yolu mübah gören bir anlayışla hareket ediyor. Bu sistemin sahipleri, vicdan ve merhametten uzak, insan hayatını sadece ekonomik bir araç olarak gören yapılardır.

Müslüman ülkeler, özellikle de Türkiye gibi güçlü potansiyele sahip olanlar, bu yapıların dikkatini çekmektedir. Çünkü adalet, bağımsızlık, inanç ve güçlü bir toplum yapısı; onların küresel projeleriyle örtüşmez. Türkiye ne zaman kendi ayakları üzerinde durmaya çalışsa, içeride ve dışarıda çeşitli krizler çıkarılmakta, siyasi ve ekonomik baskılarla yolundan çevrilmek istenmektedir.

Küresel sistem, ülkeleri zayıflatmak, iç karışıklıklar oluşturmak ve yönetimleri istikrarsız hale getirmek için çeşitli yöntemler kullanır. Her ülkede kendine hizmet eden gruplar ve unsurlar oluşturur. Bu maşalar, özellikle adaletin zayıf olduğu yerlerde daha çok etkili olur.

Bugün ülkemizde sık sık karşılaştığımız çevresel felaketler, ekonomik dalgalanmalar ve sosyal huzursuzluklar; sadece doğal ya da yerel olaylar değildir. Bunların bir kısmı, dış müdahalelerin dolaylı etkileriyle ortaya çıkmakta ve halk ile devletin arasını açmayı hedeflemektedir.

Ancak bu tuzaklara düşmemek için en başta kendi iç yapımızı sağlam tutmalıyız. Adaletin temeli, Allah korkusudur. İnsanlar inançlı, ahlaklı ve sorumluluk sahibi olduğu sürece devlet de güçlü olur. Yetkiyi kötüye kullanan değil, adaletle yöneten bir anlayışa ihtiyaç vardır.

Türkiye, kadim medeniyet birikimi, İslami değerleri ve stratejik konumuyla sadece kendisi için değil, tüm mazlum milletler için de bir umut olabilir. Bunun için millet olarak birlik içinde olmamız, milli ve manevi değerlerimize sahip çıkmamız şarttır.

Küresel güçlerin oyunlarına karşı ancak inançla, bilgiyle, adaletle ve güçlü bir toplumsal dayanışmayla durabiliriz. Eğitimden ekonomiye, adaletten güvenliğe kadar her alanda yeniden yapılanmalı, genç nesilleri hem modern bilgiyle hem de manevi değerlerle donatmalıyız.

Türkiye ancak bu şekilde hem kendi geleceğini garanti altına alır hem de ümmet coğrafyasına öncülük edebilir. Bugün bize düşen görev; karamsarlığa kapılmadan, ama tehditlerin farkında olarak, sağlam adımlarla illerlemektir.

YORUM EKLE