Nimet

Nimetin tanımı; geniş anlamıyla iyilik, mutluluk, ihsan, bağış, hayırlı mal ve servet, her türlü güzel durum manalarını içerir. Türkçemizde başta ekmek olmak üzere, yiyecek, içecek ve ihtiyacı karşılayan şeylere 'nimet' diyoruz. Kısaca kendisiyle yaşamın idame ettirildiği her şey nimettir.
 

Yazımda, Dünya Gıda Örgütünün 2011 yılında yaptığı araştırmaya göre dünya ölçeğindeki gıda israfının boyutlarını görmemizi sağlayan şu fotoğraf ve rakamlara dikkatinizi çekmek istiyorum.
''Dünyada yılda yaklaşık 10 milyon insanın açlık ve yetersiz beslenmeden öldüğü tahmin edilirken, yaklaşık 1 milyar insan açlık çekiyor, dünya çapında 1,3 milyar ton yiyecek, çöpe atılıyor. Gelişmiş ülkelerde çöpe atılan gıdaların yüzde 40'ı, aslında yenebilir.'' Bu israfın parasal karşılığı ise şöyle:
'' Dünyada her yıl 800 milyar dolar, Türkiye'de ise 214 milyar lira çöpe gidiyor. Lüks semtlerdeki restaurantlarda 100 kilonun üzerinde et, tabakta kalıyor. Türkiye'de bu israfa 171 bin okul veya 11 bin hastanenin yapılabileceği tahmin ediliyor.'' Bu devasa israfın hesabını kime soracağız? Emperyal güçler, bu israfı önleme adına FAO (Dünya Gıda Örgütü) denilen bir küresel örgüt kurmuşlar. Kurmuşlar ama, sadece kurulması ile kalınmış! Hiçbir yaptırım gücü olmayan, yapılan israfa sadece seyirci kalan, işi gücü yapılan israfı yılda bir kez istatistiklerle dünyaya duyurmakla yetinen bir yapının, bırakın israfı önlemeyi; çalışanlarının aldığı ücretler, ekstra bir israftan öte bir şey değildir. Aslında kapitalizmin hangi kurum ve kuruluş amacı doğrultusunda iş yapmış ki? BM,NATO ,UNESCO,AGİK, İLO,FAO,UNİCEF vs. Kurulan bu küresel örgütlerin tek amacı kendisini kurduran iradeye hizmettir. Bu gün, dünya ölçeğinde 10 milyon insan açlıktan veya yetersiz beslenmeden dolayı ölüyorsa, 1.3 milyar ton gıda çöpe gittiği halde Dünya Gıda Örgütü seyretmekle yetiniyorsa sormak lazım; ey örgüt sen ne iş yaparsın? Orta Doğu denilen coğrafya halklarının, evleri ve bedenleri bombalara hedef olurken BM sakinleri ne iş yapar? Orta Doğunun çocukları eğitimsiz kalırken, minnacık bedenleri bombalarla parçalanırken, UNİCEF denilen örgüt ne iş yapar? İlaç yetersizliğinden dolayı yitirilen canların hesabını WHO'dan mı soracağız?


 

Elhasıl çöpe atılan her bir lokmada, geri kalmış ülkelerdeki insanların da rızkı vardır. Dünyayı çok katlı bir apartmana benzetirsek, bu apartmanda oturan insanların durumunu hayal edin. Normal şartlarda herkes ayrı bir dairede oturmaktadır. Bu apartmanın herhangi bir dairesinde yaşayan bir vatandaş: '' Burası benim dairem; dairemde istediğimi yaparım deyip, evinde her gün davul çalsa, orkestra çalsa veya müziğin sessini en üst veya en alttakinin duyabileceği şekilde açsa, diğer daire sakinleri küresel örgütler gibi sessiz mi kalacaklar? Asla. Hemen yöneticiyi haberdar eder ve gürültünün bir an önce kesilmesini sağlarlar. Olmadı? Mahkeme ile olayı bitirirler! Demek ki küresel örgütler, bir apartman yönetimi kadar bile işlevsel değildir!
Yani Amerika ya da Avrupa ülkelerinin birinde, çöpe giden milyar dolarlar, sadece ora halkını ilgilendiren bir durum değil. Nefesi açlıktan kokan diğer ülke insanlarını da ilgilendirir. Hatta birinci derecede ilgilendirir. Dünyada hiç kimsenin sınırsız özgürlüğünün olmadığı, bütün yaşamların bir şekilde birbirlerine ilintili olduğunu Allah'ın Resulu (sav) ne güzel ifade buyurmuş. 
"Allah'ın emirlerine uyanlarla uymayanların durumu, bir gemi için kura çekenlere benzer. Bir bölümü geminin üst kısmına düşmüş, diğerleri de alt kısmına düşmüştür. Alt kısımda kalanlar, su ihtiyacı olduğu zaman üst güverteye çıkıp su ihtiyacını gidermektedirler. Onlar şöyle derler: 'Bizim bölümden bir delik delelim de üsttekilere eziyet etmeyelim.' Eğer üsttekiler, onlara ilişmez de serbest bırakırsa, hepsi helâk olur. Ellerinden tutup engel olurlarsa onlar da kurtulur, kendileri de." (Buhari) 

 

Aslında dikkat çekmek istediğim sadece nimetin israfı idi. Yüce Allah Kur'ani Kerim'de:   "Yiyiniz içiniz; fakat israf etmeyiniz! Çünkü Allâh isrâf edenleri sevmez." (A'râf Suresi 7/31) demek sureti ile insanları uyarıyor. Dünya nimetlerinin sadece bir kesimin elinde olmasına rıza göstermiyor. İngiliz yardım kuruluşu Oxfam'ın raporuna göre dünyanın en zengin yüzde 1'lik kesiminin serveti, geri kalan yüzde 99'luk kesimin servetinin toplamına eşit. Necip Fazıl ne güzel söylemiş: 
Allah'ın on pulunu bekleye dursun on kul; 
Bir kişiye tam dokuz, dokuz kişiye bir pul. 
Bu taksimi kurt yapmaz kuzulara şah olsa; 

Dünya üzerindeki bu nimet kıymet bilmezliği ve servetteki dağılım dengesizliği insanlığı hızla uçuruma sürüklemektedir. Bir tarafta çöplüklerde ekmek kırıntıları ile karınlarını doyurmaya çalışanlar, diğer tarafta sabah kahvaltısını, öğle ve akşam yemeklerini farklı farklı ülkelerde yapan ultra hayatlar.  

YORUM EKLE