Roja Zimanê Dayikê Pîroz Be

Bir milleti millet yapan temel belirleyici unsurlar vardır. Bu unsurların en önemlilerinden biri de dildir. Dil, bir iletişim aracı olmanın yanında o dili konuşan toplumun tarihini ve kültürünü sonraki nesillere taşıyan bir araçtır aynı zamanda. Allah'ın insanları farklı dil ve renklerde yaratması bir zenginlik olarak kabul edilmelidir. Rabbimiz Rum suresinin 22. ayetinde şöyle buyuruyor: "Göklerin ve yerin yaratılması ile dillerinizin ve renklerinizin ayrı olması, o'nun ayetlerindendir…"

Ayette belirtildiği gibi dilleri ve renkleri yaratan Allah'tır. Öyleyse Allah'ın yarattığı bir dili direkt veya dolaylı yoldan ortadan kaldırmak veya kaldırmaya çalışmak Allah ile savaşmak anlamına gelir. Asıl yapılması gereken, dillerin gelişimine engel olan bütün unsurları ortadan kaldırmaktır.

Bugün yok olmakla karşı karşıya olan Kürtçenin, bir statüye kavuşturulmaması durumunda yok olan diller arasına katılacağı malumdur. Bir ödül töreninde yaptığı konuşmada "Diline sahip çıkmayan, dilini zenginleştiremeyen milletler, tıpkı kökleri kuruyan ağaçlar gibi esen rüzgârlar karşısında devrilmeye mahkûmdur." diyen Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Peyami Safa'nın bunu "Dilini kaybeden bir millet her şeyini kaybetmiş demektir." sözüyle ifade ettiğini vurgulamıştır. Sayın Cumhurbaşkanının bu cümlelerine ben de aynen katılıyorum. Fakat şu hadisin ne dediğine bakılması gerektiğini de önemli görüyorum.

“Sizden biriniz, kendisi için arzu edip istediği şeyi, din kardeşi için de arzu edip istemedikçe, gerçek anlamda iman etmiş olmaz.”

Türkçe dili için çok hassas olan Cumhurbaşkanı’nın ayet ve hadis konusunda da hassas olması gerekmektedir. Dolayısıyla Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Türkçe konusundaki hassasiyetinin aynısını Kürtçe için de göstermesi İslam dininin bir gereğidir. Kürtçenin gelişmesi ve geliştirilmesi için gerekli adımların atılması ve Kürtçenin eğitim dili olmasını istemek her Kürt bireyin en temel hakkıdır.

Yüz yıl boyunca Kürtçe üzerinde devam etmiş baskı ve asimilasyon politikası Kürtçeyi neredeyse sadece evde konuşulan bir dil haline getirmiştir.  24 Eylül 1925 tarihli Şark Islahat Planı ile Kürtçe çarşı ve pazarda yasaklanmış, konuşanlara çeşitli cezalar verilmiştir. Bu dönem resmen terörün estirildiği bir dönemdir. Konuyla ilgili bir hikâye anlatılır.

"Kürtçenin konuşulduğu şehirlerde belediye ve valilik hoparlöründen  anonslar yapılır: ''Vatandaş, Türkçe konuş!.. Kürtçe konuşanlar cezalandırılacaktır!..'' Böyle bir dönemde tek kelime Türkçe bilmeyen bir çocuk ekmek almak için bir fırına girer. Fırıncıdan nasıl ekmek isteyeceğini bilmez. Kürtçe yasak, Türkçe bilmiyor. Çocuk düşünür ve Kürtçe şöyle der: "Xalo ka nanêki bi Tirkî bide min.'' Fırıncı gülümseyerek “Ha ji te ra naneki bi Tirkî” der.

Birleşmiş Milletler Eğitim Bilim ve Kültür Örgütü (UNESCO 1999'da 21 Şubat tarihini Dünya Anadil Günü ilan etti.) raporuna göre Türkiye’de 18 dil kaybolma tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bu dillerden birinin de Kürtçe olmasını istemiyorsak anadilimize sahip çıkmalıyız. Başta Cumhurbaşkanı olmak üzere devletin tüm yetkililerinin Kürtçe konusunda adım atmaları için gerekli girişimlerde bulunmalıyız. Kürtçenin eğitim dili olması, resmi ikinci dil olması, değiştirilen köy-kent isimlerinin tekrardan Kürtçe olması gibi konularda gerekli adımların atılması için çaba gösterilmesi gerekir. Elimizi taşın altına koymadan hiçbir başarı elde edemeyiz.

Bu kapsamda Kürt Dil Hareketi (HezKurd), Kürtçe ana dilde eğitim talebiyle imza kampanyası başlattı. “Milletler, dillerini yitirdiği zaman, tarihten silinirler ve ölü halklar olarak tarih mezarlığında yer bulurlar” denilen kampanya şöyle açıklandı;

“Bizler sivil bir hak hareketi HezKurd olarak, insanlığın ortak hazinesi ve mirası olan tüm dilleri sahiplenmekle birlikte, bin yıllardır kendi kadim topraklarında yaşayan ve tarihe mal olan Kürtçenin yok olmasına, erimesine asla razı olmayacağız ve bu uğurda meşru tüm yollara başvuracağız. Şiddetin her türlüsüne amasız ve şartsız karşı olan bizler, dil gerçeğini ideolojik ve partisel çekişmelerin dışında tutuyoruz. Doğuştan gelen insani ve ilahi bir hak olan Kürtçeyi, o dili konuşan her bireyin temel yaşam hakkı olarak görüyoruz ve bu kampanyayı başlatıyoruz. Ana dilde eğitim talebimizin hiçbir politik ve siyasi arka planı yoktur ve tüm ideolojilerden, cemaat ve partilerden bağımsız bir şekilde sivil bir akıl ve vicdani bir refleksle talep ediyoruz. Sizler de bir dilin, bir tarihin, bir kültürün ve bir milletin yok olmasını istemiyorsanız, bu kampanyaya destek veriniz.”

Hezkurd ve diğer birçok Kürt platformların anadil üzerine gerçekleştirdiği bu girişimler şüphesiz Kürt halkının dil konusundaki hassasiyetini artıracak; devletin, bu talepleri görmezden gelmesini zora sokacaktır. Bu ve benzeri kampanyalara bütün benliğimizle destek vermek ve Kürtçeyi günlük yaşantımıza hâkim olan dil haline getirmek dilimizi kaybolan diller statüsüne girmekten koruyacaktır. Desteğinizi esirgemeyeceğinizi umuyorum. Zira Mîr Celadet Elî Bedirxan’ın da dediği gibi ‘’Şerma mezin ew e ku mirov zimanê xwe nizanibe.’’

Selamette kalın

YORUM EKLE
YORUMLAR
Mehmet Emin yeşildağ
Mehmet Emin yeşildağ - 3 yıl Önce

Kalemine kuvvet nurettin hoca