Su

Su, en değerli varlığımızdır. Hayatımızın katıksız besin kaynağıdır. Sadece suyu bize ikram etmiş olması bile, yüce yaratanımıza ne kadar teşekkür edersek azdır.



Bizi insan olarak yarattığın için, sana ve peygamberine iman etme bahtiyarlığına erenler sınıfına dahil ettiğin için; sayamayacağımız kadar nimet bahşettiğin ve en önemlisi ''su'' gibi halim selim bir nimeti, bulunduğumuz ülkede bol var ettiğin için sana sonsuz teşekkürler. Rabbim; biliyoruz, yarattığın bunca nimetin şükrünü gereği gibi ifa etmiyoruz, bizi bağışlamaz ve bize merhamet etmezsen kaybedenlerden oluruz. Sen, bağışlama ve merhameti bol olansın bizi bağışla! Amin.



Su, yan etkisi olmayan tek besin kaynağıdır. Su hayattır. Lakin bu hayatımızı çok hor kullanıyoruz. Onun bitmesi, hayatımızın bitmesi ile eş değer olmasına rağmen, hoyratça kullanmaya devam ediyoruz. Bilhassa tarlamızı sulama esnasında, bu hoyratlığın üst limitini bile aşıyoruz. Bölgemizde açılan su kuyuları marifeti ile suladığımız sadece ekinlerimiz değildir; tarlanın otlaklarını bile sulamayı ihmal etmiyoruz(!) Öyle ki, yaz ortasında bile tarla bitimindeki arazide su göletleri oluşuyor. Bu suyun böyle heder edilmesine, tarla sahipleri bari bu yıl müsaade etmesinler. Zira o su sadece tarla sahibinin suyu değildir. Bütün bir toplumun suyudur. Allah korusun her hangi bir susuzluk, sadece tarla sahiplerini susuz bırakmayacaktır; halkımızın tamamı su sıkıntısı çekecektir. Dolayısıyla tüm paydaşların hukukunu korumak lazım. Bu da, suyu israf etmeden yeteri derecede kullanma yollarını bilmekten geçer. Yetkili kamu görevlilerinin, daha yaz mevsimi gelmeden bu konuya el atmaları gerekir. Bu konuda çiftçilerimizi yeteri derecede eğitimden geçirmeleri gerekir. Bir şeyin varlığını sürdürmesi için alınan önlemler, o şeyin zayi olması halinde alınacak önlem ve gösterilecek çabalardan daha kolaydır. Kolay olanı tercih edip hayatımızın zayi olmasına göz göre göre müsaade etmeyelim.


Öte yandan yol boyundaki tesisler de suyu çokça israf eden sınıflar arasındadır. Üçüncü sırayı kamu kuruluşları alır. Temizlik elbette imandandır; lakin abdest alırken bile, bize suyu dengeli kullanmayı salık veren bir peygamberin tabiileri olarak, gerekli ve yeterli dereceden öteye geçmeyelim. Abdest alırken kullandığımız fazla sudan nasıl hesaba çekileceksek, iş yerimizde gereksiz akan musluk sularından da hesaba çekileceğimizden şüphemiz olmasın. Bu yıl istisnasız, Türkiye'nin bütün bölgelerinde yetersiz yağış düştü. Kullandığımız suyun kaynağı, gökten indirilen yağışlardır. O yağışlar uzun bir süredir, tıpkı yaşantımız gibi dengesiz ve yetersizdir. Şükürsüzlük, israf, ahlaksızlık, faiz, karaborsa, yalan, talan haksızlık, birbirimizi boğazlamamız ve zorbalığın hüküm sürdüğü bir topluma, Yüce Allah nimetlerini kısarak verir. Bunun böyle olduğunu bilmeyen yoktur, lakin yine de bildiğimizi okumaya devam ediyoruz! Bizler durumumuzu düzeltmezsek, gökten işlerimizi düzeltme adına ilahi el uzanmaz! Bizler birbirimize merhamet etmezsek, yerin ve göğün sahibi de bize merhamet etmez. Onun merhamet etmeyeceği toplum iflah olmaz! Şu an İran, devlet olarak bu merhametin kapsamı dışına taşan işlerle uğraşıyor. Esad kendisine ahirette verilecek ateşten bir koltuğu kapma peşinde! Irak, Yemen, Mısır, Bangladeş zorbaları da boş durmayıp ahiretteki işlerini bozma, hesaplarını ağırlaştırma derdindeler. Türkiye'nin Kürdistan Bölgesi, bütün ülkeyi rahatsız eden, üzen, ağlatan ve genç bedenlerini toprakla buluşturma derdinde olan Küresel çetelerle imtihan derdinde. Bütün bu olup biteni üst üste koyup topladığımızda, şu an verilen nimetlerin bile fazla olduğu görülecektir. Bereket ki, Rabbimiz yağmur yerine başımıza taş yağdırmıyor. 


Müslümanların meskun olduğu coğrafya cadı kazanı. Şimdi bu saydıkların hep suyu israf ettiğimiz için mi başımıza geliyor dediğinizi biliyorum. Elbette hayır. Nimetler, hakkını vererek kullananlara verilir. Yüce Allah'ın mutlak adaletinden dolayı kişinin kafir müşrik ve ya fasık olması bu sonucu değiştirmez. İslam coğrafyası kan, barut, gözyaşı ve ağıtlarla anılıyorsa, dönüp kendimize bakmamız gerekmez mi? İslam coğrafyasında huzur karaborsa olmuşsa bunun suçlusu kim? Oysaki huzur Allah cc en büyük nimetlerindendir. Her nimeti hak edene verdiği gibi, huzuru da elbette hak edene verir. Şu an İslam coğrafyasında huzurun mayası bozulmuşsa, kafirleri ve zorba zalimleri suçlamadan önce kendimize bakmamız gerekmez mi?


Suyumuza, aşımıza ve huzurumuza sahip çıkalım, henüz tükenmeden onları koruyalım. Tüketmek isteyenlere fırsat vermediğimiz gibi, ilk tüketenler biz olmayalım. Allah'ın nimetlerini koruyalım ki Allah cc de bizi korusun ve nimetlerini üzerimizde eksiltmesin. Nimeti koruyup gözeten, şükrünü gereği gibi ifa edenlerden olma dileği ile Allah'a emanet olun.

YORUM EKLE