Ortadoğu’da her geçen gün yeni bir acı yaşanıyor, fakat İslam dünyası hâlâ suskun. İsrail’in saldırılarına Batı en azından kendi halkı için ses çıkarırken, Müslümanlar kendi kardeşleri için bile kıpırdamıyor. Bu suskunluk nereye kadar sürecek? Müslümanlar ne zaman gerçekten uyanacak?
1. Sessizlik ve Zulüm
Ortadoğu, yıllardır kan ve gözyaşıyla anılıyor. Gazze, Suriye, Yemen… Her yerde ölüm, açlık ve zulüm var. En büyük çelişki ise, bu vahşet karşısında İslam dünyasının sessizliğidir. Binlerce Müslüman katledilirken İslam ülkelerinden güçlü bir ses yükselmiyor. Bazı liderler sadece birkaç diplomatik cümleyle durumu geçiştiriyor. Gerçek bir tepki, bir birlik, bir direniş göremiyoruz.
Oysa Allah Kur’an’da şöyle buyurur:
> “Sakın zulmedenleri Allah’ın yaptıklarından habersiz sanma! Allah onları, gözlerin dehşetle bakacağı bir güne erteliyor.”
(İbrahim Suresi, 42)
2. İsrail’in Saldırıları ve Çifte Standart
Geçtiğimiz günlerde İsrail, Gazze’de bir kiliseyi bombaladı. Hayatını kaybeden kişinin Hristiyan olduğu öğrenilince, Batılı liderler hemen kınama açıklamaları yaptı. Fakat aynı bölgede her gün yüzlerce Müslüman öldürülürken kimse sesini çıkarmıyor.
Bu durum aslında Batı'nın çifte standardını değil, Müslüman dünyasının zafiyetini ortaya koyuyor. İsrail’in yıllardır devam eden çocuk, kadın, yaşlı demeden yaptığı katliamlar adeta sıradanlaşmış. Çünkü tepki yok. Çünkü karşısında dağınık, sessiz, içine kapanmış bir ümmet var.
> “Ey iman edenler! Kendinize, ana-babanıza ve akrabanıza karşı dahi olsa, Allah için hakkı ayakta tutan şahitler olun.”
(Nisâ Suresi, 135)
3. Müslümanların Sessizliği ve Uyanış Çağrısı
Bugün yaşananlar sadece bir ülkenin sorunu değil; tüm ümmetin ortak sınavıdır. Müslümanlar sustukça, sıranın kendilerine gelmeyeceğini sanıyor. Oysa tarih bize başka şeyler öğretti. Irak, Suriye, Libya... Bugün Filistin. Yarın başka bir İslam ülkesi aynı kaderle karşılaşabilir.
Peygamber Efendimiz (s.a.v.) şöyle buyurur:
> “Siz, bir kötülük gördüğünüzde elinizle düzeltin; buna gücünüz yetmezse dilinizle, buna da gücünüz yetmezse kalbinizle buğz edin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.”
(Müslim, İman 78)
Peki bizler, kalbimizle bile buğz ediyor muyuz?
4. Kurtuluş: Kur’an’a Dönüş ve Şuurla İbadet
Zilletin sonu yoktur. Kurtuluş ise Allah’a tam teslimiyetle mümkündür. İslam, sadece bireysel ibadetlerden ibaret değildir. Müslüman, adaletin tarafı olmakla, zalimin karşısında durmakla sorumludur. Gerçek bir diriliş ancak Kur’an’a dönüşle, şuurla kılınan namazlarla, anlayarak yapılan ibadetlerle mümkündür.
> “Allah, sizden iman edip salih amel işleyenlere yeryüzünde mutlaka halifeler yapacağını vaat etmiştir.”
(Nur Suresi, 55)
Bu vaade ulaşmak istiyorsak, Kur’an’ın emirlerini yalnızca okumakla değil, yaşamakla yükümlüyüz. Sadece hacca gitmekle, camileri doldurmakla yetinmeyip; zulümle mücadele eden, hakkı ayakta tutan bir ümmet olmalıyız.
Eğer bu gaflet hali devam ederse, İsrail ve benzeri zalimler her bir Müslüman ülkenin başında bombayı patlatacaktır. O zaman “neden ses çıkarmadık” demenin faydası kalmayacak.
Müslümanlar artık uyanmalı. Dünya sevgisini değil, Allah rızasını merkeze almalı. Yoksa bu suskunluk, sadece bu dünyada değil, ahirette de hesabı zor bir vebale dönüşecektir.
> “Allah’ım, Müslümanlara sabır ver, basiret ver, birlik ver. Bizi zalimlerin elinde zelil eyleme amin