Hicri İzgör’ün Dilinden “Ahmed Arif”

25 Eylül Salı günü gerçekleştirilecek olan 30.000 kişi ile aynı anda kitap okuma rekoru için etkinlikler devam ediyor.

Hicri İzgör’ün Dilinden “Ahmed Arif”

      25 Eylül Salı günü gerçekleştirilecek olan 30.000 kişi ile aynı anda kitap okuma rekoru için etkinlikler devam ediyor.
24 Eylül Pazartesi etkinliklerin ilk gününde söyleyişi ve edebiyat etkinlikleri devam ediyor. Rekor girişimi kapsamında Tarihi gümrük hanında Şair Hicri İzgören tarafından “Ahmed Arif ve Edebiyat” konulu söyleşide Ahmed Arif’in şiirlerinden ve sanatı hakkında bilgi aktaran Şair Hicri İzgören Ahmed Arif için kendi akımını oluşturan bir şairdir ifadesini kullandı. 
         Ahmed Arif’in Siverek’te yaşadığı dönemde ki anılarına değinen Hicri İzgören Ahmed Arif’in anısı şöyle aktardı; "Siverek'te Kanlıkuyu diye bir yer var. Çok eski bir yapı. Büyük kısmı yakılmış, ama bir tarafı sağlam duruyor. Orada bir karakol var. Yanında da bir yazlık, zaten orada kış, ya üç ay sürer ya dört ay, çok sert olur ama fazla sürmez kış. Yazlığın önünde büyük bir dut ağacı var, boyu göklere tırmanmış. Çanlar takmışlar dallarına. Serçeler dut yemeye geliyor... Yanında kalabalık bir kahve, çok büyük, nargile fokurdatanlar, çay içenler, tavla oynayanlar, kahveyle karakolun arası elli metre kadar. Karakolun önünde bir adamı yatırmışlar. Sakız gibi bembeyaz bir donu, bir entarisi, gene ipekten bir puşusu ve ageli var başında. Adam yalın ayak, polisler falakaya yatırmışlar. Tüfeği takmışlar adamın ayağına, veriyorlar falakayı. Adam "ya Muhammed" diyor, başka bir şey demiyor, adamın Arap olduğunu anladım.    

         Çünkü Kürt olsa başka türlü bağırırdı, Zaza olsa başka türlü. Ama adam belli ki Arap, ya mahkemeye gelmiş ya hükümetle bir işi var, ya da pazara gelmiş, yağ mı yoğurt mu ne, bir şeyler getirmiş satmaya, orasını pek bilemiyorum. Dediğim gibi dört beş polis yatırmışlar adamı dövüyorlar. Biz çocuklar aşağı yukarı yetmiş seksen metre daha yukarıdayız, olayı görüyoruz, hepimizin ip sapanı var, ip sapan kullanmak ustalık ister, biz küçüktük, ama ip sapanı çok iyi kullanıyorduk. O anda hemen kararlaştırdık. Liderimiz Mustafa Tatar diye biri, benden bir iki yaş büyük, gövde bakımından daha iri, babası, babamın arkadaşı. Ailece çok yakınımız. 'dağıtalım bunları' dedik. İki üç metre ara ile mevzi aldık. Mustafa 'dikkat edin adamı vurmayalım' dedi. Ben de 'kafalarına vurmayalım' diye uyardım.

        Fakat polisler hareket halinde, üç ya da dört taş attık, polislerin ikisi yıkıldı kaldı, ötekiler kaçtı. Biz de hemen tüydük. Mustafaların bağına gittik, kuzeyde, Siverek bağları. Sonra, akşamüstü geldik, bizim evde anlatıyorlar: 'aslan kimin babayiğit, bıyıklarından adam asılır, aslan kimin dört tane çıhmış, vermişler polise dayağı, vermişler dayağı, o fıkara arebi kurtarmışlar."
İşte Ahmed Arif’i böyle anlamak gerekiyor dedi.


Güncelleme Tarihi: 04 Ekim 2018, 14:04
YORUM EKLE
SIRADAKİ HABER